Dün gece Ortaca Lisesine öğretmen olarak tayinimin çıktığını görüyorum rüyamda…
Sevinçten uçuyorum. Birgün sonra göreve başlayacağım. Bir kamyon eşyayla Ortaca’ya varıyorum. Eşyalarımı bir eve yıkıp erkenden okulun yolunu tutuyorum. Şafak vakti okuldayım. Bahçeye girince tüylerim diken diken oluyor… Uğultular geliyor uzaktan. Sonra, senin, benim, hepimizin çocukluğu geliyor, dolduruyor bahçeyi. Bir ülkenin çocukları, toksa, başları dikse ve korkusuzca, ağız dolusu kahkahalar atıyorsa, o ülkenin geleceği güvendedir.
İnsanları; çocukları seviyorlarsa, çocuklar diledikleri gibi özgürce koşabiliyorlarsa o ülke uygar bir ülkedir.
Ortaca Lisesine öğretmen olarak gelmişim… Düşünsenize yedi yılımın geçtiği okulum… Çok duygular yaşadığım ve yaşattığım… Ölümüne dostluklar kurduğum o bahçede duvarlara dokunuyorum.
Kantine bakıyorum. Kantinci Zeki yok… Kimbilir nerede?
Sonra merdivenler… Merdivenleri adımlıyorum. Her bir basamağında binlerce çocuğun anıları var. Kederle izliyorum bütün anıları… Öğretmenler odasından bir grup öğretmen çıkıyor. Aralarında Vedat Bey yok… Ya da Abdullah Köse yok… Gül Karahan o da yok… Erkan Koyuncu, Ramazan Acar, Yüksel Parlar, Sabahattin Yaşar, Eyüp Yıldırım yok… Mehmet Çetinkaya yok… Zafer – Ayşen Suntekin yok… Afet Acar yok…
Yukarı kata çıkıp Ortaca’ya bakıyorum. Kör duman kaplamamış dağları, püsen püsen yağmurlar yağmıyor… Portakal bahçeleri yok. Her taraf bina… Kat kat yükseliyor gökyüzüne… Yeryüzü, gökyüzü, kara toprak hiç bir şey yok… Içime bir acı çöküyor. Sessizce kendimi zor atıyorum dışarı…
Çarşıya koşuyorum. Futbol sahası yok. Kocaman bir garaj var yerinde. Çarşının içinden mavi bir deniz gibi dalgalanarak geçen arıklar yok!
Her gördüğümde gömleğini yırtmış Deli Kazım yok… Deli Emine’yi soruyorum, “çoktan gitti” diyorlar. Peki Ali Bey (cüceydi) kafalarını geri sallıyorlar…
Ya adını bile anımsayamadığım garip Âşık?
Yok, yok, yok…
Bu benim Ortacam mı, diye soruyorum kendi kendime…
Tam da o sırada kan ter içinde uyanıyorum…
Bugün Ortacalı dostlar sosyal medyada AHMET ALİ GÖZ öldü diye yazıyorlar…
İçime derin bir sızı bırakıyor haber… İşte diyorum, çocukluğumun kahraman yüzlerinden biri daha o güzel atlara binmiş başka ülkeye gidiyor…
Oysa ne çok severdik Ali Abiyi…
Ortacaspor’da oynardı. Hani derler ya hayatı futbol, işte öyle bir adamdı. Yanılmıyorsam GANDAK ALİ derlerdi ona. Oyunculuktan teknik direktörlüğe geçmiş Ortacaspor’u çalıştırıyordu. Öyle parayla falan olduğunu sanmıyorum. Gönülle yani…
Yüzlerce çocuğu yetiştirdiğini de biliyorum…
Ortaca’ya her gelişimde karşılaşır, ayaküstü de olsa konuşurduk. Onu her gördüğümde İçin için sevinirdim. Ortaca’mızın ve çocukluğumuzun önemli bir yüzüydü.
Onun aramızdan ayrılmasına çok üzüldüm.
Sanırım Ortaca Belediyesi ismini bir yerlerde yaşatacaktır…
Ailesinin, yakınlarının ve ORTACALILARIN başı sağolsun…
Işıklar içinde yatsın…